9 Mart 2013 Cumartesi

ZATEN




Çalıntı cümleler kurarak ödünç yaşamlarımızı yaşamaya çalışan insanoğlu insanlar olsa da…
Bu gerçekler bazen beni yaralasa da ölmeyeceğim işte zorluklara karşı…
Direneceğim, direnmeliyim de zaten…
Başka bir çare de yok ki…
Sinip bir köşeye ölümü boş gözlerle beklesem yine karnım acıkacak ve ben bu ihtiyacımı gidermek için hareket alacağım…
Sonra yine aynı senaryo oynanmaya devam edecek.
Sürahiden bardağıma su doldururken zat - ı ah-alilerinin elimden kaymama garantileri var mı acaba?
Ya da ekmeği keserken elimi kesmeyeceğimin.?
Aksilikler olmadan yaşamanın bir garantisi var mı acaba?
Eğer ben sinip bir köşeye ölümü boş gözlerle beklesem, kaçmakta olduğum hayattan yine kopamayacağım ki böylece.
Bu bahsettiklerimi de yaşamamak gibi bir garantim yok ki.
Yeni şarkılar dinlemeliyim büyük buluşmaya kadar.
Yeni filmler izlemeliyim.
Tuttuğum takıma yeni tezahüratlar yapmalıyım…
Yeniden aşık olmalıyım sevdiğime…
Kızmalıyım, bağırmalıyım, belki de küfür etmeliyim sorunlara…
Sonra da tövbeden gelip şükretmeliyim her şeye rağmen yaşadığıma…
İsyan etmeden ben bunları da yapmalıyım.
Ben bana verilen yaşam hakkını, hayata rağmen hayatla doyamaya doyamaya yaşamalıyım.
Umut ve hayal ya da düş ve kabus kelimelerini tekrar ve tekrar ve tekrar yaşamımda kurduğum cümlelerime katıp, tekerrür ettirmeliyim birçok şeyi…
Ben buna mecburum ve zaten hayat, çember içine kurulup, parfümlerle süslendikten sonra bizim içine salındığımız adı aldatmaca olan bir tiyatro sahnesi değil mi?

Yazan:Caner Doğruyol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder